Köycülük İdeolojisinden Sıyrılmış Bir Bakış: Bizim Köy
Mahmut Makal, “köye göre öğretmen” anlayışı çerçevesinde, İvriz (Konya) Köy Enstitüsü'nde eğitim aldıktan sonra atandığı köyde mesleki kariyerini tamamlayıp köşesine çekilmiş olsaydı sanırım şu anda onunla ilgili bir yazı okuyor olmazdınız. Yazarın, Köy Enstitüsü’nde geliştirdiği dünya görüşünü öğretmenliğe başladığı yıllarda edindiği tecrübeyle birleştirmesi sonucu ortaya çıkmıştı Bizim Köy (1950), gerçekleri ortaya koyma çabasından ötürü kısa bir süre hapis yatmasına dahi neden olacak bu roman.
Bu yazının özünü hemen ifade etmekte fayda görüyorum: Gerek geçmişte köyde büyümesi ve gerekse Enstitü yıllarında kendini inşa etmesi sayesinde Makal, modernist-tutucu aydın kimliğinden uzak kalmayı başarabilmiştir. Yakup Kadri Karaosmanoğlu (Yaban) gibi bir toplumsal statüden gelmediği için olaylara bakışında, sahip olduğu değer yargılarında birtakım farklılıklar olduğu bellidir. Sanırım Bizim Köy’ün farkı da öncelikle buradan kaynaklanmaktadır.
Falih Rıfkı Atay, roman hakkındaki yorumunda “bu kitap, bir milliyetçi ve inkılapçı Türk’e onu okutmamak ve unutturmak değil, bütün atılışlarımızla, irademizin ve aklımızın bütün gücü ile, bu geriliği ve bu kimsesizliği ortadan kaldırmak aşkını verir” derken Yakup Kadri Karaosmanoğlu benzeri bir modernist-tutucu aydın anlayışına yaklaşsa da Mahmut Makal’ın meseleye geri kalmışlık üzerinden bakmadığı açıktır. Çünkü köylünün o dönemde meselesi her şeyden önce yaşamaktır. Buna belki de “yaşama tutunma çabası” demek gerekir. Survivor programındaki gibi sadece kameralar önünde sergilenen bir çaba değil; her an, gerçek anlamda mücadele gerektiren yaşama tutunma çabası... Bu açıdan, Cumhuriyet’in halkla bütünleşmesi amacıyla üretilen projelerin buralarda pek de karşılık bulamamış olduğunu gözler önüne seren bir eser söz konusudur. Bir adım ilerisinde, Demokrat Parti’nin ve onun yerini alan partilerin bu ülkede neden iktidar olduklarını da gösteren bir eser...
Bizim Köy’de ortaya konulan meselenin sosyo-ekonomik, siyasi ve toplumsal psikolojiyle ilgili boyutları mevcut. Roman siyasi açıdan okunduğunda, o dönemde, devletin kapasitesinin ve merkezin çevreye ulaşabilirliğinin oldukça düşük seviyede olduğu anlaşılmaktadır. Toprak davaları önemli bir sorun olarak dikkat çekerken devlet Ziraat Bankası, Toprak Mahsulleri Ofisi, Tarım Kredi Kooperatifi gibi oluşumlar yoluyla hedeflerine ulaşmaya çalışsa da vatandaşlar “hükümet işi hep böyle olur, bilmez misin” diye sorarak hükümetlere güvensizliğini göstermektedir. Köylerde muhtarlık makamı bile varlıklı olanın sahip olduğu bir imtiyaz; yani o dönemde de iktidarla ekonomik güç kardeş...
Romanın sosyo-ekonomi temelli bir okumasında ise yiyecek, giyecek, yakacak bulunmayan köylerle karşılaşmaktadır okuyucu. 1950’lerin Anadolu’sunda doğa insanlar üzerinde çok daha etkili. Bunun yanı sıra, yazar, kadın-erkek eşitsizliğinin had safhada olduğunu vurgularken köylerde kadınlar çalışırken erkeklerin yan gelip yatmaları nedeniyle kışın erkeklerin daha fazla üşüdüğünü yazarken mizahı da elden bırakmadığını göstermektedir. O dönemde, hastalıklara çare bulunamamakta ve özellikle bebeklerde ölüm oranları çok yüksek çıkmaktadır. Eğitime ve okuma-yazmaya uzak, din olgusu ile yönlendirilen bir toplum resmi çizen Mahmut Makal, tüm bunların toplumsal psikolojiye yansımasını ise umutsuzluk ve kadercilik olarak görmektedir. Bir anlamda, romanda, Köy Enstitüsü’nde yetişmiş idealist öğretmen umutlarıyla var olurken köylüler kaderci bir hayat görüşünü temsil etmektedir.
Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz ki Bizim Köy, aslında günümüzde de yansımalarını gördüğümüz bir toplumu tasvir etmektedir. Çünkü 50 yıl toplumların tarihinde oldukça kısa bir süreye karşılık gelmektedir. Mahmut Makal, romanda, karnını bile doğru düzgün doyuramayan insanlara hangi değer yargılarıyla baktığımızın pek önemi olmadığını oldukça açık bir şekilde göstermektedir. Bu noktada, Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun köy ve köylü anlayışında devletin ve bürokrasinin merkezde olduğunu, öte yandan Mahmut Makal’ın böyle bir anlayışa sahip olmadığını söylemek mümkündür. Belki de onunki Sabahattin Ali ile Karaosmanoğlu arasında gerçekçi ve çok boyutlu bir düşünüş olarak değerlendirilebilir. UNESCO tarafından dünya gençliğine örnek insan olarak seçilmesinin nedenlerinden birisi de bu olsa gerek.
Makal, M. (2012) Bizim Köy. İstanbul: Literatür Yayınları.
Comentarios