Tahakküm Pratiklerine Politik Ekolojik Bakış
27 – 28 Kasım tarihlerinde İstanbul Bilgi Üniversitesi Santralİstanbul Yerleşkesi’nde “Ekolojinin Politikası: Yeni Sınırlar, Yeni Aktörler”i konuşmak üzere bir araya geldik. “Ekolojinin politikası” derken neyin kastedildiğinden başlamak gerek belki de… Ekolojinin politikası, yüzyıllardan beri devam eden bir hikayeyle, yani doğanın –kendi dinamik dönüşüm haline müdahil olan- iktidar(lar) tarafından dönüştürülmesinin hikayesiyle ilgilenmektedir. Neoliberal ekonomi politik gerçeklikte, bugün, bu dönüşümün, dünyada ve tabii ki Türkiye’de, yeni sınır ve aktörlerinin bulunduğundan hareketle planlanan konferans, her şeye rağmen oldukça verimliydi. “Her şeye rağmen” diyorum, çünkü 28 Kasım günkü oturumlara, Tahir Elçi suikastının ardından ortaya çıkan karamsar duygu hali hakimdi. Salonda bulunan hemen herkesin gelecek umuduna bir darbenin daha vurulmuş olduğunu görmek hiç de zor değildi.
Tam da bu noktada, Tahir Elçi suikastının ya da geçmişte yaşanan “faili meçhullerin”, yani bir tahakküm pratiği olarak şiddetin ve yaşam hakkını yok etmenin, konferans boyunca konuşulan diğer tahakküm pratikleriyle –örneğin mülksüzleştirmeyle, örneğin hayvanların ve insanların yerlerinden edilmesiyle ya da çitleme ve toprak gasbıyla- aynı köklerden beslendiğini görmek gerekmektedir. Bu kökler, iktidar ilişkileri düzleminde, insan-mekan ilişkisinin belli bir şekilde kurgulanışıyla, insanın, kendisi ve “çevresi” hakkında belli türde bilgi üretmesiyle ve de bu belli türde bilginin yayılma imkanı bulmasıyla yakından ilgili görünmektedir. Söz konusu iktidar ilişkilerinin, devlet veya bir başka politik örgütlenme biçiminden daha geniş bir alanda –örneğin ailede ya da iş hayatında- gözlemleniyor oluşunu ise akılda tutmakta fayda olabilir.
Lafı çok uzatmaya gerek yok aslında. “Ekolojinin Politikası” bir umudun ifadesi benim için. İnsanın, umut etmesi için öncelikle bilgiye ihtiyacı var. Bu konferans, yeni gıda politikaları temalı açılış oturumunun ardından paralel oturumlarda, yeni paradigmalar, alternatif gıda zincirleri, şehir ve çevresi, yeni yönetim aygıtları, yeni olasılıklar ve yeni kavramlar temalarıyla ele alınan meselelerle yukarıda ifade edilen, umudun bilgisini ortaya koymaya yönelik bir çabanın yansımasıdır. ‘Öteki’nin bilgisinin ortaya çıkarılması ve bu bilginin, iktidarın yeniden üretilmesine yol açan ana akım bilgiye alternatif oluşturacak güce ulaşmasının sağlanması yolundaki bu çaba, umarım bundan önceki çabalarla gelecektekiler arasında köprü vazifesi görecektir.
Barış Elçilerine selam olsun…
Not: Sunumumu gerçekleştirdiğim oturumun videosu burada.
Comments