top of page

Yaban, Hala Anadolu’da


Yaban, Yakup Kadri Karaosmanoğlu (1889-1974) tarafından yazılmış ve 1932 yılında ilk kez yayımlanmış sosyo-politik içeriğe sahip bir roman; özünde “milli mücadele” yıllarının Anadolu insanını anlatır. Ancak Yaban’ın bu sayfada yer almasının sebebi edebiyat eleştirisi yapmak değil.

Romancılık, tarihsel gerçekliğin yansımalarıyla dolu bir etkinlik olarak değerlendirilebileceği gibi var olmayan bir gerçekliği yaratmanın aracı olarak da anlaşılabilir. Yaban’da da aynı ikilik söz konusudur. Roman, bir yandan yaratıcısının gözlemlerine dayalıdır; diğer yandan ise onun düşüncelerini aktarma biçimidir.

Gerçeklerle kurgunun iç içeliği roman türünün bir özelliği olarak genelde var olurken misyon sahibi romancılık bundan biraz daha farklı bir uğraştır. Yaban’ı da misyon sahibi bir roman olarak değerlendirmek mümkündür. Bu misyon, yeni kurulmuş Cumhuriyet’e halkı ortak etme, halkın onu sahiplenmesini sağlama misyonudur. Ancak ortada ciddi bir sorun vardır bu dönemde. “Halk” fikrinin toplumda bir karşılığı yoktur ve toplumun çoğunluğunu köylüler oluşturmaktadır. Onların gözünde, asıl “aydınlar” yabandır.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında yeni sistemin muhafazası için çeşitli girişimler ön plana çıkarken Yakup Kadri Karaosmanoğlu gibi misyon sahibi kişilerin de köycülük ideolojisini benimsedikleri görülmektedir. Karaosmanoğlu’nun, Kadro Dergisi (Ocak 1932-Ocak 1935) ekibinde yer alışını da benzer bir motivasyona bağlamak mümkündür. O, Kadro Hareketi’nin Marksist olmayan tek üyesidir. Şevket Süreyya Aydemir (1897-1976), Vedat Nedim Tör (1897-1985), Burhan Asaf Belge (1899-1967) ve İsmail Hüsrev Tökin (1902-1994) ile birlikte giriştikleri bu hareketin Karaosmanoğlu açısından belki de en önemli amacı topluma “fikir aşılama” idi. Kaldı ki bu amacın izlerini bir anısında da görmek mümkün:

“Bir gün Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilkelerini gözden geçiriyordu. O sırada ukalalık edip demiştim ki ‘Paşam, bu her bakımdan bir inkılap partisidir. İnkılap partisi ise bir ideolojiye, bir doktrine dayanmaksızın yürüyemez.’ Yüzüme bir masumun yüzüne bakar gibi bakmış ve gülümseyerek ‘O zaman donar kalırız’ demişti.” (Uyar, 1997, s.190)

Yukarıdaki alıntıda dikkat çeken uyarıya rağmen, bu fikir aşılama sürecinde, anlamadan değiştirmeye çalışmak gibi iki hata yapılmıştır. Değiştirmeye çalışmak ilk hata, bunu anlamadan yapmak ise diğer bir hata... Bu hatalar bugün hala tekrarlanmaktadır. Anlamadan değiştirmeye çalışmak son derece modernist ve bir o kadar da tutucu bir bakış açısı olarak görülmelidir. Bu arada tutuculuğu, burada, muhafazakarlıkla eş anlamlı olarak kullanıyorum. Bu açıdan, parti kimliklerinde, muhafazakarlık ve demokrasi etiketlerini bir arada ve hatta ilerleme etiketiyle birlikte kullanan partilerin lider kadrolarının da benzer bakış açılarıyla hareket ettiklerini söylemeden edemeyeceğim.

Sonuçta, Yakup Kadri Karaosmanoğlu, köye ve köylüye kendi değer yargılarıyla ve daha da önemlisi hayattaki misyon ve beklentileri üzerinden bakmıştır. Ancak sahip olduğu değer yargılarının o dönemki toplumun çok azı tarafından benimsendiğinin ya farkında değildir ya da bunu görmek istememektedir. Modernist-tutucu söylemin bunu görmek istememesi olağandır. Çünkü bu söyleme göre, ilerlerken, buna gücü olmayanları da “taşımak” gerekir. İşte Yaban bu söylemin yansımasıdır. Sırf bu nedenle bile bugün yeniden okunmaya değerdir.

  • Karaosmanoğlu, Y.K. (2000). Yaban. İstanbul: İletişim Yayınları.

  • Uyar, H. (1997). “Resmi İdeoloji ya da alternatif resmi ideoloji oluşturmaya yönelik iki dergi: Ülkü ve Kadro mecmualarının karşılaştırmalı içerik analizi”, Birikim, 74, 181-193.

Komentarji


bottom of page