top of page

David Harvey'in Uzun Cümlesi Üzerine Kısa Bir Değerlendirme


"Olgular değerlerden, nesneler öznelerden ayrı, şeyler insan algılama ve eylemlerinden bağımsız bir kişilik sahibi ve özel olan keşfetme eylemi kamusal olan neticeleri yayma eyleminden ayrı değildir." (David Harvey, Sosyal Adalet ve Şehir, İstanbul: Metis Yayınları, 2006)

Bugün tüm dünyayla etkileşim halindeki Batı düşüncesinin değişimi incelendiğinde dogmatik düşünceden -yani kilise temelli düşünceden- pozitif aklın gücüne inanılan bir düşünceye doğru bir gidiş gözlemlenir. Ancak burada şöyle bir sorun var ki kilise temelli düşüncenin yerine geçen pozitif akıl da metafizikten beslenerek dogmatikleşmiştir. Bu nedenle de bilimsel ilerlemenin tahakkümü altına giren insan aklının "pozitif" olduğuna inanılan hali insanı bir nevi körleştirmiştir.

Bu cümle, daha önce birçok filozofun yaptığı gibi bu durumu ifşa etmektedir. Pozitif aklın gücüne inanılarak yapılan sınıflandırmaların aslında olanı yansıtmadığını iddia etmektedir. Buna göre; bizim, büyük bir özgüvenle ayrıştırabildiğimize inandığımız olgular ve sahip olduğumuz değerler ya da nesneler ve onları nesneleştiren özneler birbirinden ayrılamaz. Dahası şeyler (varlıklar) bizim onları nasıl algıladığımızla ve eylemlerimizle yakından ilişkilidir. En önemlisi her bireysel keşfetme eylemi, sonuçlarının kamusal alanda paylaşılması motivasyonuyla gerçekleştirilir ve bu nedenle hiçbir keşfetme eylemi tamamen özel alana dair değildir.

İşte bu nedenle inancın tanrısıyla aklın tanrısının bir olabilme ihtimali üzerine düşünülmesi gerekir. Her ikisinin de kaynağı inançtır; insan ister aklına isterse inancına inanmayı seçer!

bottom of page